top of page

Kölelik - Amerika’nın Köklerinden Kılcallarına

Güncelleme tarihi: 21 Haz 2020

Yıl 1492: Amerika, açgözlü Avrupalı’larca keşfedildi, Avrupa sökün oldu, hırsızı, uğursuzu Amerika’ya doluştu. Amerika’nın asıl sahipleri; Asya kökenli yerliler, on bin yıllar öncesinden Bering boğazın geçerek Amerika’ya yerleşmiş ‘Kızıl Dereliler’, Avrupa nüfusundan daha kalabalıktılar. Gel gör ki toprakları ellerinden alındıktan sonra öyle bir katliama uğradılar ki tamamen yok olmaya yüz tuttular. Çektikleri ızdırap felekleri sardı.

Yıl 1600’ler: Avrupa’nın yoksul ve eğitimsiz aşağı tabakası, kısaca “üstün beyaz”ların dışındaki herkes, beyazların gadrine uğradı. Sömürülen proleter tabaka, tarihleri boyunca hiçbir zaman baş kaldırmayan alt tabakayı oluşturdu.

Yıl 1664: Köleleri, belirli bir süreliğine değil ömür boyu köle yapan kanun çıkarıldı. Afrika’dan tonlarca zenci getirip köleleştirildi. Köle nüfusunda patlama oldu, beyazların iki katı zenci köle nüfusu oluştu. Tek kazançları yok edilmemek oldu ama zulüm diz boyuydu.

Yıl 1776: ABD, dünya tarihinde yeni bir dönem başlattı. Halk, kendi sömürgecisi İngiltere’ye karşı topyekün savaşarak bağımsızlığını söke söke aldı. Bu mücadelede herkes yer aldı. Rüştünü ispatlayıp “Amerikan Milleti” haline geldiler. Milli devletlerini ‘ABD’yi kurma hakkını kazandı ve kurdular. Yani milli devlet ve kişisel haklarda, Fransız ihtilalinden daha önce dünyaya öncü oldular.

Yıl 1787: Hem Bağımsızlık Bildirgesi hem de Anayasaları, neredeyse birçok Amerikalı tarafından kutsal bir metin olarak kabul edildi ancak köleliği doğrudan korudu. Amerikan köleliği, kaçınılmaz olarak beyaz egemenliğe bağlıydı. ‘Beyazların üstünlüğü’ hastalığı, bu metinlerde yer alan değerlere sirayet etti. Metinlerin fikir babası Thomas Jefferson’ın köleleri vardı, dolaysıyla bir dereceye kadar köleliğe izin verdi. Dünyaya sözde örnek olurken kendi hastalıklı sömürü zihniyetlerini barındıran/besleyen bir “günah tohumu” olmalıydı: köken/miras/ kölelik. Ve belirgin bir zümre tarafından temsil edilmeliydi: siyah tenliler, zenciler. Yani zencilerin kalıtsal/ırki köleliği, toplum tarafından ne kadar benimsenir/kanıksanırsa zihinler de o kadar beslenecekti.

Yıl 1835: Eski toplumlarda köle, efendisiyle aynı ırktandı ve çoğu zaman bilgi ve eğitim düzeyi olarak efendisinden üstündü. Köle ile efendiyi ayıran tek şey, özgürlüktü. Köleye özgürlük tanındığı zaman, efendi ile köle kolaylıkla bütünleşirdi. Ancak bu durum, Amerika’da geçerli değildir. Öyle ki; siyahi bir insanı özgürleştirebilirsiniz fakat Amerikalıların gözünde o insanın bir yabancı olarak kalmasını engelleyemezsiniz. (Fransız düşünür Alexis de Tocqueville)

Yıl 1861: ABD’nin kökenlerinden gelen hastalıklı üstünlük takıntısının bir türlü üstesinden gelinemiyordu. Sonunda umutlar tükendi ve “kölelik kalksın mı devam mı etsin?” çatışmalarıyla iç savaşa sürüklendiler. Kendini üstün gören bu hastalıklı ama güçlü kısım, aşağılayacak birilerini hep buluyordu. Mesela; patatesten zehirlenip ölmeden hayatta kalabilen milyonlarca İrlandalı, Amerika’ya dolmuştu. Bu zayıf halleri nedeniyle aşağılandılar, horlandılar. Askerlikten kaçanların yerine parayla askerlik yaptılar. Bir tek soykırıma uğramadılar, zor bela hayatta kalabildiler. Katledilen yerlileri zayıf Avrupalı göçmenler/İrlandalılar izlemiş sonra da azgın azınlığa kölelik yapacak yeni bir grup daha ortaya çıkmıştı; ‘sözleşmeli köleler’. Beyazdılar ve fakat sömürülüyorlardı. (Günümüzde de sözleşmeli kölelik, dünyanın her yerinde sürmektedir).

Yıl 1865: Savaşı, köleliğe karşı olan kuzey kazandı. Zenciler; özgürlüklerine kavuştu, bir çeşit vatandaşlığa geçtiler. Ancak, üstün beyazlara “eşit” olamadılar, beyaz üstünlüğünün ağırlığı altında acı çektiler. Beyazlık, hâla ekonomik veya sosyal statüden bağımsız, doğuştan bahşedilen bir değerdi. Doğal olarak geçmişlerinden hortlayan kölelik günahlarıyla tekrar lanetlendiler, yoldan saptılar ve fikir planında tam olarak uzlaşamadılar. (Kurucu başkanları Washington dahil köleleri vardı ve bu kimseyi şaşırtmıyordu). ABD, bütün dinsel, etnik, sosyal, kültürel, tarihsel, ırksal farklılıkları alıp öğütüyor ve sonunda ortaya mucizevi şekilde "Amerikalı"yı çıkarıyordu. (Biz de başarmıştık nifak virüsüne kadar, neeeyse). İlginç şekilde bir tek kölelik zihniyetini öğütemiyordu.

Yıl 1900’ler: Özgür zenciler; başka bir ülkede köle olmamanın bedelini öderken sınırlandılar, engellendiler ve kanıksanmış “aşağılık durumları” sürekli yüzlerine vuruldu.

Yıl 1945: ABD, dünyanın efendisi oldu ve sözde özgürlük değerlerini ihraç etmeye başladı. Ancak “zenci”nin beyaz adama eşit olmadığı zihniyet mirası, devam etti. Üstün insan varsa kölelik olacaktır. Çünkü kölelik, üstün ırka tabi olma doğal ve normal durumudur. Irk tartışmaları, özellikle Afrika kökenlilere karşı tutumlar hakkındaki muhabbetler; Amerikalıların halen zorlandıkların en zor sohbetler arasındadır. Zihinlerini; insanlığın doğasına uygun, medeni eşitliğe göre asla yeniden inşa edemediler

Yıl 1960’lar: Modern bilgeliğin gelişimi; özellikle siyahlar (Malcolm X, Martin Luther King vb.) çapında bir “sivil haklar hareketi”ni başlattı. Niahyet “meşru ırk ayrımı” öldürüldü. Ancak fiili ayrışma, azgın azınlık arasında yaygın şekilde yaşatılmaya devam etti, ediyor. Polis vahşeti ve ırka dayalı meşru ayrımcılık; ABD anayasasındaki eşitlik ilkesinin, siyah Amerikalılar için eşit güçle uygulanmadığını ayan beyan şekilde tekrar göstermiştir.

Yıl 2020: Siyahların, polis tarafından, kamera önünde ve işkenceyle öldürülmesi devam ediyor. George Floyd katli ile cisimleşen vahşet, şu an ABD’yi cayır cayır yakıyor. Irkçılığı körükleyerek yerini sağlamlaştırmaya çalışan başkan Trump, askeri göreve çağırmak zorunda kaldı. ABD askeri, tarihinde ilk kez kendi halkına karşı harekât düzenledi (Araplara bahar yaşatması nasılmış gördüler). Şimdi sırada “Amerikan Baharı” var. Zulüm ile abâd olunmaz. Amerika, köklerinde beslediği ırkçılık günahının bedelini acı şekilde ödeyecek. Çünkü; siyahların haykırışları, hâlen felekleri sarmaya devam ediyor.

102 görüntüleme0 yorum
bottom of page