top of page

Ergenekon’dan Çıkış - Bir Milleti Kurgulamak

Korona sonrası ekonomik mücadelede çevre ve iklim felaketine uğramayanların avantajlı olacağı artık ortada. İdeolojik çatışmaların, geride kaldığı kesin. Nasıl sürerse sürsün kültür/medeniyet tabanlı çatışmalar, 21. yy. boyunca devam edecektir.

Başımızın belası “yeşil tehlike” (kızıl tehlike/komünizm bitince 11 Eylül miladı ile piyasaya sürülen yeni strateji) yani “islamiyet = terörizm” yaftası, habis ur gibi ufkumuzu kovalayacak. İstediği zaman istediği yerlerde işgal harekâtları sürdüren aktör devletler, bu kullanışlı manivelayı bir kenara atmayacaklardır.

Hatırlar mısınız bilmem bir zamanlar materyalist alacası bulaşmış sevgili “aydınımız/münevverimiz/entelijansiyamız”, ‘din, zamanla yok olup gidecek' türünde kanun/hipotez/önerge/kesin yargı/sav gibi bilmem ne kadar düşünsel hüküm varsa hepsini beynimize boca etmişlerdi. Peki nooldiii!? Sadece dinin yerine “bilim dini” ikame edilmeye çalışıldı. Tutmadı. Aksine dini uyanış hızlandı (‘Tanrı'nın intikamı') ve doğal olarak inançlar ile değerler iç içe özleşti.

İnsanoğlundan; ‘insan olma’, 'kendini tanımlama’ dürtüsünü soyup çıkartmadan bu hep böyle olacaktır. 'Ben kimim?', 'Nereye aitim?' iç sorgusu, benliğimizi şekillendirmeye devam edecektir. Başka türlü ilgi alanlarımızı, faaliyetlerimizi ve menfaatlerimizi tanımlayamayız, bir temele oturtamayız.

Korona sonrası 'kimlik' eksenli çatışmalar, küresel siyasetin göbeğine oturacak ve gündemimize hâkim olacaktır. Görüldüğü gibi kendimizden kaçmamıza fırsat vermeyecekler. Biz kendimizi inkar etsek de, ‘Bizler batılıyız, sizlerdeniz! Bakın bakın biz de sizin gibi pantelon geyiniyoruz’ türü falanlara haince bir kahkaha atıp “pis doğulu Türkler!” şeklinde hastalıklı kategorizasyonlarına devam edeceklerdir. Yeri gelmişken herkesin hatırlayacağı bir şeyi hatırlatmamak olmaz; yakın zamanda küreselcilerden ağır bir kazık yemiştik. Neymiş efendim; dünya büyük bir köye dönüşmüşmüş, kimlikler kalkmışmış, sınırlar delik deşik olmuşmuş vesaire... “Ulus ötesi” döneme girmiştik sözde. Yine nooldiii? Ağababaları Avrupa Birliği bile, kendi içinde tüm iç sınırlarını kalınlaştırdı.

Görüldüğü gibi bütün yollar ‘ulus devlet’e, dolaysıyla millet ve milliyetçiliğe çıkıyor. Millet; hayal edilebildiği kadar ve kurgulanabildiği kadar vardır, gerçektir, fenomendir. Korona öncesinde de korona sonrasında da var olmanın altın kuralı ‘millet olabilmek’tir. Ancak sayısal çokluk, bir dizi sıkıntılara potansiyel oluşturur. Herhangi bir komünde yüz yüze etkileşim, kan bağı, homojenlik ve fertlerin birbirini doğrudan tanıması gibi doğrudan ilişki ve iletişimler vardır. Gel gelelim, en küçük ulus için bile böylesi bir durum pek imkân dahilinde değildir. Yani öncelikle bir millet hayali kurmak zorundayız. Kırsatı fırsata çevirip milli birliğimiz önündeki şu anlamsız tartışmaları acilen sindirmeliyiz:

"Devlet Dili" kavramını içselleştirmeliyiz: Sadece bir lisan, devlet dili olarak seçilebilir ve bürokrasi de onun üzerinden çalışır.

“İkincil/Ezilmiş Halklar” söylemini öldürmeliyiz: Bu basit ayrımcılığın, körüklenerek husumete dönüşmesi engellenmelidir. Çünkü bu siyasi mesafe, fay hattına dönüşerek kırılırsa felakete dönüşür. (Allah muhafaza!) Tebaa olma fikrini de tamamen kazıyıp vatandaş olma fikrini yerleştirmeliyiz.

Kaybettiğimiz yılları özlemeliyiz: Dilimiz ve kültürümüz, bir arada olma keyfini tattıran söylemlerle zenginleştirilmelidir. Elbette yazım dilimiz, standart olmalı.

Tek yürek olmalıyız: Aynı çağı yaşamalıyız, geçmişte boğulup kalmadan benzer acıları/sevinçleri paylaşmalıyız. Millet olma hayali, acılarımızı gömmeye yardımcı olacaktır. Eski yaraları tekrar tekrar deştikçe ancak geçmişi ve hatıralarımızı kanatırız (eğer tamamen günahsız birisi varsa ilk taşı o atsın!)

Sosyal medya yapıcı olmalı: Toplumu yönlendirme gücümüzü, milli aidiyetinmizi güçlendirecek noktalara yönlendirmeliyiz.

Edebiyatta/sanatta bir araya gelmeliyiz: Birikimlerimiz, prangalarımızı yırtacak enginlikte. Anadolu sanat mirasına sahip çıkarak duygularımızı yeniden regüle etmeli/düzgün işler hale getirmeliyiz. Yeniden metafizik zamanı.

Aynı şeyleri okuyup aynı dayatmalarla formatlanma psikopatlığından dem vurmuyorum. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür diyorum. “Ergenekon’dan Çıkış vakti”dir diyorum. Dem, bu demdir diyorum. “Yek ulus” hayaliyle coşsak diyorum. Tekemmül etmiş/mükemmel bir millet kurgusunu ıskalamasak diyorum.

38 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page