Bazı sayılara garip anlamlar yüklenir; 7 kere döneceksin, 40 kere susacaksın vs. Bu günlerde ‘beş’ moda. Pentagon (beş gen, ABD Savunma Bakanlığı), Eşelon (Echelon, beş göz, dünyadaki tüm iletişim araçlarını kontrol edebilen ve dinleyebilen sistem) ve 5G (Generation-Nesil, eşyaların interneti).
Amerika, II. Dünya Savaşını, ataç (paperclip) harekâtıyla Almanlardan aşırdığı bilim adamları sayesinde bitirdi. Atom bombası, ardından uzay çalışmaları başta olmak üzere pek çok önemli projenin başına geçirdiler. Ruslar, Amerikalılardan daha önce Sputnik’le uzaya çıkınca “Ruslar’ın Almanları, Amerika’nın Almanlar’ından daha iyi çıktı” espirileri yapıldı. Espiriler güzel de başına çorap örülen biz oluyorsak o kadar da komik olmuyor.
Rusya’nın işi bitirilip yeni şeytan olarak yeşil tehlike (müslümanlar) seçilince işin rengi değişti tabi. Proje, 11 Eylül 2001 tertibiyle Bush zamanında başlatılmış ve ilk olarak Saddam’ı deviriyoruz ayağına Irak, dümdüz edilmişti. Sonrası malum. İstihbarat anlayışında da doğal olarak bu yeni dünya hâkimiyeti tarzına uygun değişiklikler yapılmalıydı ve yapıldı da…
Soğuk savaş teknikleri bırakılıp terör çağı teknikleri devreye girdi. Tüm müslümanlar potansiyel terörist ise hepsinin takip edilmesi gerekirdi. Eh! bunu da göstere göstere yapmayacakları/yapamayacakları için ileri teknolojinin makyajı sürüldü. Yeni doktirin “caydırmak değil, önlemek” olduğuna göre şimdi bildiklerimizi bir araya getirelim;
► Hedef biziz.
► Egemen güçlerin ileri teknolojik ürünlerini kullanıyoruz (yerli cep kullananları tebrik ediyorum).
► Telefonumuza gelen tüm uygulamaları gönül rahatlığıyla yüklüyoruz (sağlık ve istihbarat boyutunu karşı etkin tedbir alınamaz).
► Telefon ve diğer dijital cihazlar sayesinde yerimiz tespit edilebilir mi? Kesinlikle evet.
► Tespit edilip yok edilecek kim? Elbette yine biziz.
Nasıl, korku filmi gibi değil mi?. “Nasıl olsa 1,5 milyar müslüman var, sıra bize zor gelir” diyenlere herkesin bir cep telefonu olduğunu hatırlatmak isterim. İşte bu yüzden içinde bulunduğumuz dönemi, ‘dehşet çağı-distopya” alarak adlandırmaya başladılar. Sanki kendileri için yeni karanlık bir döneme giriyormuş görütüsü veriyorlar. Aslında çanlar, bizim için çalıyor. Vahşet, bize uygulanacak ve adına distopya diyecekler. “Kalem puştun elinde” hesabı; aşırı baskıcı batı tarzı muhaberat ülkeleri, önümüzdeki onyıllar boyunca kâbusumuz olacak. Bu arada George Orwell’in 1984’ünü okumayan varsa hemen okusun.
İletişimi, havadan/uzaydan yapma teknikleri ilerledikçe “Nesil” (G) serisi ortaya çıktı. Bir nevi ışınlanma; 1G, 2G, 3G, 4G. Dünya 5G’ye geçiyor. İletişimin “G”leri arttıkça bizim özgürlüğümüz, sosyal medyadaki hareket kabiliyetimiz artıyor sanıyoruz. Aslıda aktör devletlerin küre üzerindeki otoriterliği, kat be kat artıyor. İspat mı istiyorsunuz; Kamboçya, 3G zamanında 36 olan muhaliflerini, 4G zamanında bire düşürmüş. Ne sayesinde? Tabiki daha çok teknik takip ve e-zorbalık imkanı sayesinde. Kamboçya bile bunu başardıysa ABD ve Çin’in yapabileceklerini düşünün. (Uygur Türkler’ine nasıl zulmediliyor sanıyorsunuz?)
Yeni baş belamız 5G. Çünkü, insan ve hayatına giren tüm nesneler, siber ortama aktarılarak yapay zekâ ve internete bağlı makinelerle bir araya getiriliyor. Beynimizin sınırlarını zorlayan bilgi yığınları, yapay zekayı zorlamayacağı için inanılmaz bir kontrol ve/veya etkileşim ortamı oluşturuyor. Sadece dünya değil dış uzaya kadar hayatımıza girebilecek tüm etmenlerin hareket/oluşum ihtimalleri önümüze seriliyor. Biz, daha refah daha teknolojik hayallerle pıtırcıklanırken yine o meşhur “elin oğlu”, küresel kontrolünü artırmanın planlarını yürütüyor. İnsan benine çip yerleştirilerek yapay zeka eşliğinde kontrolü olan 6G ve sanayi 4.0’ı saymıyorum bile.
Dünya, “Siber tehdit” altında. Çin, Huawei ile 5G üzerinden dünyaya hâkim olma hayalleri kuruyor. ABD, Huawei’nin Amerikaya girişini yasakladı. Erikson, Avrupayı Çin işgalinden kurtarmak için ölümüne uğraşıyor.
Sahi bizim ne zaman beş gözümüz olacak?