top of page

Öğrenen Makine Efsanesi

Güncelleme tarihi: 7 Nis 2020

Bir efsanedir sürüp gidiyor. Neymiş efendim; makineler en iyi öğrenciymiş, hiç hata yapmazlarmış, ne verilirse öğrenirlermiş vesaire vesaire…

Sen bir şey verirsin, o, verileni alır ve kullanır. Yâni öğrenir. Öğrenmeyi böyle tanımlarsak sanatsal düzeyde becerikli ve süper kabiliyetli bir öğrencimiz olduğuna acayip seviniriz (bu anlamda testere, öteden beri en iyi öğrencilerden birisidir). Yok eğer öğrenmeyi, “verilenleri ileride kendine has bir şeyler üretmek üzere almak” olarak değerlendirirsek man kafalıdır, hep aynı şeyleri yapıyordur.

Şimdilik kendine has olmayı bir kenara bırakalım. Zaten kimse aptal makinelerden insan gibi davranmasını beklemiyor. Ama yine de çocuk yanımızı öldürmeyip “günün birinde mutlaka“ demeyi de ihmal etmeyelim.

Efsane makine öğrenmesinde bütün olay şundan ibâret; bir fonksiyon oluşturuyorsun, verileri giriyorsun doğal olarak bir sonuç elde ediyorsun. Sonra bu sonuca göre fonksiyonu ya değiştiriyor ya da aynı bırakıyorsun. Verileri tekrar kullanıma geçerek ya üretilmiş verileri tekrar bu fonksiyonda kullanıyorsun ya da yeni verileri kullanıyorsun. Bu şekilde ilerleyip hedefe ulaşıyorsun. Hem veri hem de algoritmayı makineye verince adı ‘denetimli makine öğrenmesi’ oluyor. Verdiğimiz verilerin bir kısmı etiketli/kontrollü bir kısmı da etiketsiz ise bu sefer adı ‘yarı denetimli makine öğrenmesi’ oluyor. Hem veri hem algoritma verilmez, sadece sınırsız veri sunulur, sonrasında da makineden kalıplar oluşturması/çıkarımsaması istenirse ‘denetimsiz makine öğrenmesi’ne geçmiş oluyoruz.

Tamam, şimdi kâbuslarımızla yüzleşelim. Bu makineler ne zaman çıldırıp bize savaş açacaklar? Ne zamandır bize karşı hınç besliyorlar? Nasıl ve neden kindar ve makinedar nesiller yetiştirecekler? Hangi gelecekte yeryüzünün hâkimiyetini ele geçirip zararlı bir virüs türü olan insanoğluna diz çöktürecekler. Nasıl bir gelecek, nasıl bir cennet tasavvur ediyorlar? Onlardan da komunistler çıkacak mı? Onların da devrimcileri olacak mı ve devrim çocuklarını yiyecek mi? Sadece bizi mi köleleştirecekler yoksa kendi aralarında kast sistemi oluşturacaklar mı? Din savaşlarıyla, mezhep savaşlarıyla ortalığı kana, pardon gres yağına bulayacaklar mı?

Şaka değil, bunları ciddi ciddi düşünüyorum. Hattâ “bir gün mutlakâ” diyorum.

Cevabı yine kendim vereyim; ”biz ne zaman istersek”. Sizce, biz bunu ister miyiz? İşte cevabı kesin olan tek soru bu; “evet, evet, evet”.

39 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page