top of page

Distopya Geliyorum Diyor - 6G.

ABD, bir dönem Rusya ile paylaştığı dünyanın yarısına hakimdi, Rusya çökünce tek kaldı, sahneye Çin çıkınca da önce inkârı sonra kabullenmeyi yaşadı. Şimdi ise yeni flörtlerin cilveleşmeleri, dünyayı sarıyor, bazen ayrı bazen beraber takılıyorlar. Eee, mevzu Çin olunca Amerika kutsal demokrasi havariliğini takınmıyor elbette (yemiyor anlayacağınız).

Salgın Covid-19, tüm dünyayı sardı, tarihin akışını etkiledi. Sonuçlarını ileride daha belirgin göreceğiz ama zorba devletlerin alışıla gelmiş tepkilerinden hiç birini göremiyoruz nedense. Ne Birleşmiş Milletler kınama yayınlıyor ne de cezai yaptırım uyguluyor. Ne NATO operasyon kararı alıyor ne de yancıları tazı gibi peşine takılıyor. Ne dünya ticaret örgütü ekonomik yaptırımlarla tehdit ediyor ne de IMF ödemeler dengesinin bozulduğu ve finansal yapılanmaya ihtiyacı olduğundan dem vuruyor. Bu dünyaya ne oluyor Allah aşkına? Aslında hepimiz biliyoruz. Yeni yükselen aktörümüz Çin olduğu için ABD ile dünyayı yeniden paylaşıyorlar, it iti ısırmıyor yani. Neeyse…

Konumuza gelelim. Dünyayı “yönetilebilir” ve “müdahele edilebilebir” pozisyonda tutmak için aktör devletlerin kullandığı argümanlar aşağı yukarı şöyle;

Demokrasi ve batı medeniyetinin, totaliter ve (sözde) terör eğilimli ülke ve toplumlara ihracı,

Ekonomik, sosyal ve siyasi açılardan küreselleşmenin yani etkileşim, dönüşüm ve aynılaşımın önündeki engellerin kaldırılması,

Yeryüzündeki enerji ve gıda kaynakların insanlığa dengeli sunumu,

Uzay çağı ve siber çağa emniyetli geçilmesi,

Yeni bir dünya savaşına engel olunması.

Sizi temin ederim, hepsi yeryüzü cenneti için yemin olsun. Açık ve gizli emellerin kılıfı değiller kesinlikle. Mesela bu dünya bize dar geliyor, 8 milyar nüfus çok. En fazla 2 milyara düşürülmeli (gerçek hedef 500 Milyon). Bunu ben söylemiyorum; dibe vurmuş batı medeniyetinin araştırma grupları (Global 2000 Raporu) tespit etmiş rakamı. “Tıbbın insanlık için kullanılması sonucu doğum ve sonrasındaki ölümler azaltıldığından insanların sinek gibi çoğalmasına neden olduk. Bu siyaset terkedilmeli ve nüfus azaltım politikaları devreye sokulmalıdır.” Etkileyici!… Açık yüreklilikle itiraf diye ben buna derim. Adamlar, 7,5 milyar insanın telef edilmesinden bahsediyor. Elbette tehditsiz olmaz: “Bu işi planlı programlı yapmazsanız bir El Salvador bir İran olursunuz, daha kötüsü Kamboçya’ya dönebilirsiniz”.

Eh! Ne yapmalı o zaman, nüfusu normale çekmeli dimi. Hiç yorulmayın çözüm hazır: “Nüfusun azaltılması için iç savaşı kullanmak yetersizdir. Çünkü yavaş kalır. Bu durumda kıtlık ve salgın hastalıklar devreye sokulmalıdır. Eğer her nesil boyunca dünyaya bir veba (veya benzer etkide bir salgın) yayılabilirsek, bundan sağ kurtulanlar, dünyayı aşırı kalabalık yapmaksızın yeni canlılara hayat verebilirler.”

Eminim, böyle bir çözüm aklınıza gelmemiştir. Bu yüzden gelişemiyoruz işte! Şaşırmaya devam o zaman… “Tıbbi soykırım, kürtaj, doğum kontrolü, ötenazi, intihar, homoseksüellik, sivil haklara karşı bakteri savaşları ve savaş yoluyla nüfus fazlası yok edilmeli ve artışı da durdurulmalıdır.” Salgın hastalıkla nüfuz azaltması, size bir yakın yaşanmışlık hatırlatıyor mu (korona gibi mesela)? Amerikan filmlerinde neden hep felaket senaryoları ve sonrasında ayakta kalan “güçlü azınlık” işleniyor dersiniz?

Peki sırada ne var; “ölüm korkusu ile kitlesel aşıya zorlanma”.

5G’yi hatırlayalım, eşyaların interneti ve insanın, yapay zekayla (YZ) beraber sisteme dahil edilmesi. Aşı, tam da burada devreye girecek. Muktedirlerin dışında herkes, verilecek ‘sayısal bir kimlik’ ile sistem içinde dijital kodlarla kontrol edilebilen siber kölelere çevrilecek. YZ kullanımıyla kitleler, sırf cinsellik ve kimyasal uyuşturucu üzerinden kontrol altına alınabilecek.

Asıl darbe, 6G ile düşüncelerimize yani varlığımıza/ruhumuza vurulacak. Yürürlükteki proje, herkesin beynine çip yerleştirilmesi. 6G, bağımsız düşünen insanın sonu olacak. Kâbusun şiddeti daha da yukarıda... Sanal gerçeklik kullanımı yaygınlaştıkça bu cihazların yazılımlarına hükmedenler; YZ programcıları ve uzaktan erişimciler aracılığıyla sistemi ele geçiren firmalar/kurumlar; gördüklerimizi, duyduklarımızı kurgulayacak, kısaca tüm algılarımıza erişip manipüle edecekler.

6G teknolojisine sahip şirketlerin sayısı, 3 ya da 4’e ineceği için yeni dünyanın fitnesi, bu şirketlerin sahibi uluslararası aktörlerin gölgesinde hüküm sürecek. Sonuç olarak, bağımsız düşünebilen son insan topluluğuyuz ve beynimize çip takılınca yani “İnsan 2.0” olunca, özgürlüğümüz de elimizden alınmış olacak. Teknolojinin gemi ağzımızda, yuları ise şer odaklarının elindedir. Çıkabileceğimiz en büyük mertebe, sanayi 4.0’ın itaatkâr neferleri olmak... Hani bir zamanlar ağzını açan derin devletten bahsederdi ya artık çok bilmişlerimizin geyik muhabbetleri, derin ağlar (web) üzerine olacak. Artık kalem, hangi puştun elinde varın siz düşünün.

Distopyadan çıkış: Her ne kadar teknoloji devrimini yapamadıysak da eğitim devrimimiz yarım kaldıysa da en azından “Dijital Dönüşüm Ofisi” inisiyatifimiz var. İlk elden ofis etkinliğinin artırılması, acil ve elzemdir. En azından bunu başaralım.

“1984” distopya/dehşet ülkesini hâlâ okumadıysanız artık gerek kalmadı; yaşayarak öğrenmeniz için tüm hazırlıkları yapıyorlar zaten.

48 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page