top of page

IMF'ye Tekmeyi Vurmak – IV

Önceki yazımızda; IMF’nin ABD’ye eklemlendiğini, ABD’nin petro-dolarla istediğinde kriz çıkartıp dünyaya diz çöktürdüğüne, kaydi paranın doların yerini alabileceğini ancak orada da ABD’nin bitcoin aracılığıyla yine egemen olma yönünde adımlar attığına değindik. Ardından IMF’nin, son stand-by anlaşmasıyla Türkiye’nin geleceğine nasıl ket vurduğunu gördük. Şimdi tersi bir örnekle bu boyunduruğun nasıl kırılacağını göreceğiz.

IMF’siz Kurtuluş Örneği:

IMF’siz mücadelenin başarı getireceğine dair örneğimiz, aynı tarihlerde IMF programlarını reddeden Arjantin’dir. Dış borçlarının yarısından fazlasına moratoryum ilan ederek yoksullukla mücadele eden ve emek sahiplerinin haklarını (istihdam ve ücret kazanımları) öne çıkartan özgün bir ekonomik program izledi. Geliri tabana yaydı. Tabi doğal olarak da finans çevrelerinin kredi boykotlarıyla karşılaştı. Beraberinde doğrudan yabancı sermaye girişleri de düştü. Ancak yine de IMF’ye boyun eğmedi. Üstelik kritik sektörlerini ölüme terk etmeden ekonomik toparlanmayı sağladı. 2002-2010 arasında birikimli olarak yüzde 94 oranında reel büyümenin yanında gelir yoksulluğunu üçte iki oranında geriletti. Cari işlemler fazlası bile verdi.

İşte “IMF’ye tekmeyi vurmak” budur!

Zaten IMF kredileri, hiç bir zaman reel ekonomiye öncelik vermez. Önceliği; “kemer sıkma” politikalarıyla bankacılık kesimi ile finansal kurumların bilançolarının iyileştirilmesine verir. Şu an bile korona krizinden çıkış olarak halen aynı programları dayatma gayretiyle bu sene yaklaşık 2,5 trilyon dolarlık kredi öngörüyor. (87 ülke, bu imkândan yararlanmak için başvurmuş!) Türkiye, bu tuzağa düşerse IMF’den yaklaşık 9,5 milyar dolar kullanabilecek. Çekici tarafı ne? Kredi geri ödemelerinin, düşük faizli ve uzun vadeli olması. Tabi yersen…

Unutmayalım; IMF’nin kapı kulu olduğu kapitalist düzende, sadece kâr maksimizasyonu yani sürekli kârını artırma ve garantiye alma vardır. Bunun yolu; kredi /faiz çarkının petro-dolar düzeneğiyle işletilmesi, “Dünya Ekonomik Görünüm Raporu”yla gidişatın gözlemlenmesi ve çarkın dışına çıkma eğilimi gösteren ülkelerin hizaya getirilmesi vardır. Arjantin kurtuldu ise bizim de IMF’siz kurtuluşumuz elbette vardır.

Direktif Almadan Kurtuluş Reçetesi:

► Mal ve hizmet üretimi, ne pahasına olursa olsun artırılmalı.

► Yatırımlar, know-how transferini sağlayacak yüksek katma değerli (yüksek istihdam ve gelir oluşturan) projelere yönlendirilmeli.

► Öz sermaye ihtiyacı, kıymetli madenlerimizin değerlendirilmesiyle karşılanmalı.

► Sermayenin betona gömülmesinden vazgeçilmeli.

► Harcamalar yoluyla GSYİH’nın yükseltilmesine değil fakirlik/durgunluk çemberinin kırılmasına odaklanılmalı.

► İthal sanayi ara malları hariç borca dayalı harcama ve lüks tüketimine son verilmeli.

► Bilişim teknolojileri (5G, 6G), yapay zeka, otonom sistemler ve siber uzay alanlarında atılımlarla öncelikle savunma sektörü olmak üzere sanayi hamlesi gerçekleştirilmeli.

► Emeğin olduğu yerde, istihdam çoğaltıcı ve ücret artırıcı yol haritaları üretilmeli.

► Küçük bir çevreyi zengin etme değil geliri tabana yayma politikaları izlenmeli.

► Milli dijital para üretilerek kullanım alt yapısı oluşturulmalı.

Liste uzatılabilir. Konu dağılmasın diye eğitim konusuna hiç girmiyorum. Şu kadarıyla yetinelim: her kesim; yapısı ve hedeflerine uygun, sürekli eğitime tabi tutulmalı. Ayrıca bizi kötürümleştiren bu ekonomi paradigmasını parçalayıp yeniden kurmamız gerekiyor.

Uğruna yaklaşık bir asırdır kendi insanını köleleştiren, mahkûm ettiği açlık ve safalet sonucu on milyonlarca insanın ölümüne neden olan Rusya ve Çin, din gibi özümsedikleri yüz yıllık komünist paradigmalarını parçalamayı başardılar. Amerika’yı falan da taklit etmeden durum ve şartlara uygun akılcı ve milli stratejilerle dünya sahnesinde yer aldılar.

Sözün özü; “küçük ABD/özenti kapitalist” ülke olarak kimseyi değil ancak kendi halkını sömüren ülke tarzından, onurlu ve milli kalkınma modeline geçmeliyiz. Kapitalizmi, sanki bilimsel ve çağdaş dünya gerçeğiymiş gibi dayatan küresel sermayenin çokuluslu şirketlerine, bankalarına, vakıflarına, araştırma merkezlerine boyun eğmemeliyiz. Arkalarındaki çıkar şebekesini çökertebilmek için milli imkanlarımızı optimal seviyede değerlendirerek bu cendereden kurtulmalıyız.

Bir sonraki yazımızda; IMF’nin 2020 (korona) dünya görünümü hakkındaki raporunu inceleyecek ve kurulu düzenin devamı için “eski normal”e ait beylik telkinlerinin nasıl da sürdürdüğünü göreceğiz.

27 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page